Avukatlık mesleği, genel anlamda 1136 sayılı Avukatlık Yasası’nın 1. maddesinde tanımlandığı üzere kamu hizmeti niteliğinde serbest olarak yerine getirilen ve kutsal kabul edilen savunma yetkisini temsil eder yönüyle öne çıkan bir görevdir. Yasada yer alan Avukatlığın Mahiyeti başlıklı maddenin ikinci fıkrası 2001 yılında değişikliğe uğrayarak, Avukat yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder, şeklini almıştır.
Avukatlık Yasası’nın 2. maddesinde ise avukatlığın amacı, hukuki münasabetlerin düzenlenmesi, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesi ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanması her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak olarak belirtilmiş ve Avukat’ın bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis edeceği vurgulanmıştır.
Avukatlık mesleğinin niteliği konusunda tarihten günümüze tartışmalar süregelmiştir. MS. 300 yıllarında, İlirya valisine gönderilen bir kanunnamede, “Davaların şüpheli noktalarını halleden, savunmadaki güçleri sayesinde gerek ceza gerekse hukuk çiğnenmiş hakları koruyan, kaybolmaya yüz tutmuş haklara destek olan avukatların yürüttükleri işler, kavgaya girmek, yaralar almak suretiyle babalarını ve vatanlarını kurtarmak için yapabilecekleri hizmetlerden daha az kalır bir görev değildir denilmekte ve avukatların imparatorluk için hizmette bulunanların kalkan taşıyan savaşa giren askerlerle sınırlı olmadığı ıstırap çekip insanların can ve mallarını savunan avukatların da buna benzer güç bir mesleği yerine getirdiklerinin altı çizilmektedir.[1]
1810 yılında Napolyon’un sert muhalefetine karşın imza altına alınan savunma kararnamesinde de avukatların konumu kabul edilmiş ve bu durum şu ifadelerle yer bulmuştur: Baro kendisi için olduğu kadar adalet için de gereklidir. Adaletin verdiği kararları serbestçe tartışmak ayrıcalığı avukatlara verilmemiş olsa idi, adaletin hataları sonsuza değin sürecekti.[2]
Avukatlık mesleğinin kutsallığı üzerine çarpıcı bilgilere yer verilen eserler de mevcuttur.[3] Avukatlar mahkemelerin yardımcılarıdır. Doğruluk nezaket ehliyet her meslekte lazımdır. Fakat hiçbirisinde bu vasıflar avukatlıktaki kadar gerekli değildir. Bacon’un dediği gibi hakim hakkı uygular fakat onu yaratmaz, hukuku yaratan canlandıran ve onu soyut halinden çıkarıp can veya mal yapan avukatlardır.[4]
Yargı üç temel erkten oluşur. Sav, savunma ve karar üçlemesinin adaletin tecellisi yolunda etkin çaba ve çalışmaları ortaya çıkacak, kararı hukuki kılacaktır. Bu anlamda savunma makamına yeterince önem verilmemesi ya da ileri sürülen savunma/beyanlarının gereği gibi dikkate alınmaması durumlarında ortaya çıkacak işleme “yargılama” denemez. Çünkü savunma olmadan yargılama, yargılama olmadan hukuktan ve adaletten söz edilemez. Bu yönüyle avukatlık mesleğinin önemi ortaya çıkmaktadır. Avukatlar, her ülkede işlerini belirlenen kural ve yükümlülükler içerisinde sorumluluk duygusuyla yerine getirdikleri sürece hukuktan, adil yargılanmadan ve adaletten söz etmek o denli kolay olacaktır. Bunun aksi davranışlar ise toplumu adalet duygusundan uzaklaştıracak ve zorbaların gücü topluma yön verecektir.
Değirmenini kamulaştırmak isteyen Krala karşı çıkıp buna izin vermem, adalet de izin vermez, çünkü Berlin’de Hakimler var diyen köylü değirmencinin sözü, aynı zamanda avukatların da önemine vurgu yapar. Çünkü o yoksul değirmenciyi Berlin’deki hakimlerin önüne götürecek kişi de yine bir avukattır. Nasıl yargıçsız, savcısız bir yargı düşünülemez ise avukatsız bir yargı da düşünülemez.
Anayasa Mahkemesi de Avukatlık sınavının önünü açan kararında avukatlık mesleğinin önemine vurgu yapmıştır: Hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olan “bağımsız yargı”, yargının olmazsa olmaz koşulu olan “savunma” ile birlikte anlam kazanır. Savunma, “sav-savunma-karar” üçgeninden oluşan yargının vazgeçilmez öğesidir. Adaletli bir yargılamanın varlığı, ancak avukatın etkin katılımıyla sağlanabilir. Avukatlığın önemi ve özelliği nedeniyle bu mesleğe girişin kimi koşul ve kayıtlamalara bağlı kılınması, hukuk devletinin ve adil yargılanma hakkının gereğidir. Avuka